Dr. Öğretim Üyesi Abdurrahman Kendirci-İyi Oluşun Kaynakları-Perma Modeli
PSİKOLOJİK İYİ OLUŞUN KAYNAKLARI-PERMA MODELİ
Dr. Öğretim Üyesi Abdurrahman KENDİRCİ
Bugün sizlerle psikolojik iyi oluş üzerine konuşacağım. Psikolojik iyi oluş pozitif psikolojinin kurucusu Seligman'ın yaklaşımını, Perma modeli ile anlatıyor olacağım. Bu konuya değinmeden evvel konunun daha anlaşılır olması adına pozitif psikolojinin ana temasını değerlendireceğiz.
Pozitif psikoloji bize ne anlatıyor? Pozitif psikolojiyi anlamadan veya pozitif psikolojiye yönelik en temel kavram ve yaklaşımları görmeden evvel iyi oluşa odaklanmak güç olacaktır. Pozitif psikolojiyi incelediğimiz zaman geçmişten günümüze tarihsel süreç içerisinde hep soruna odaklanan, sorun arayan, patoloji üzerine odaklanmış psikolojiyi; pozitif bir merkeze doğru çekmeye çalışmıştır. Çünkü amacımız insanı anlamaktır. İnsan hür, bağımsız, mantıklı davranışlar sergilerken bununla birlikte sorun aramaya yine devam edilmiştir. Pozitif psikolojide sorunun varlığını inkâr etmiyor, varlığını yok saymıyoruz. Soruna gözümüzü kapatmıyor, duymadım, görmedim, işitmedim dememekteyiz.
Seligman bir APA kongresindeki konuşmasında şunları ifade etmektedir;
Psikoloji bilimi daha ne zamana kadar sorun aramaya, patoloji aramaya devam edecektir? İnsanı ne kadar süre sadece sorunlarıyla birlikte ele alacağız? Gelişmeye yönelik potansiyeli kapasitesi, varoluşu anlamı, amacı ve duygularını göremeyecek miyiz?
İnsanın hayatına farklı farklı bakış açıları geliştirerek, kendinde görmüş olduğu olumlu özellikleri daha da yükseltmeye daha da olumlu olmaya yönlendirmek hedeflenmelidir. İnsan gerçek varlığını, gerçek kendiliğini ancak bu şekilde bulabilir. Sadece bozulanı onarmak, düzeltmek yetmemektedir. Bunu geçmişteki psikoterapi kuramları zaten yaptıkları çalışmalarıyla ortaya koymuşlardır. Mesele danışanın anksiyetesinin son bulması değildir. Mesele depresyondan çıkması da değildir. Mesele kişinin depresyondan çıktığı sonraki evrede baş etme potansiyelini kendinde görmesi, benlik algısını yükseltmesi ve en iyiye gelebilme yoluna erişebilmesidir. Pozitif psikoloji bunu sağlamaya çalışan bir 21.yüzyıl becersisidir.
Pozitif psikoloji, yaşamı kaliteli hale getirmeye çalışan tutum ve davranışlar gibi bazı pozitif öznel deneyimleri sunmaktadır. Bunlar nedir? Sorunları önlemeye çalışan öznel deneyimler… Buna toplumu topyekün biçimlendirmek diyebiliriz. Nasıl toplumu topyekün biçimlendirmek? Siz eğer bireyleri ve bu bireylerin özelliklerini, aile ve aileleri, sonra kurumları pozitif bir biçimde yapılandırabilirseniz aynı zamanda toplum da bir kurum olarak pozitif bir şekilde yapılandırılmış olur.
Günümüzde pozitif psikolojiye bir bakalım. Pandemi süreci pozitif psikolojinin gelişim anlamında kırılma noktası olmuştur. Tüm dünya aynı anda büyük bir sorunla karşı karşıya kalmıştır. Bir belirsizlik insanların geleceğini esir almıştır. Bu süreçte öyle bir problemle karşı karşıya kaldık ki yaşadıklarımıza anlam veremedik. İnsanların esas ihtiyacı olan alanları görmeye başladık. Anlaşıldı ki iyi oluşumuzu arttırmamız gerekmektedir. Hayatın içinde sorunlarla karşı karşıya kalabiliriz. Sorunu çözmek yetmemekle beraber, iyi oluşu arttırmak, ardından psikolojik sağlamlığımızı arttırmak gerekmektedir. Bu kavram, olay ve durumlara karşı bakış açımızı revize etme, adaptasyon yeteneği anlamına gelebilmektedir. Dolayısıyla pandemi süreci pozitif psikolojinin yükseldiği varlığını güçlendirdiği günler olmuştur. Dünyadaki tüm insanlar aynı anda pozitif psikolojinin en temel kavramlarına ne kadar ihtiyacı olduğunu farketmiş oldular. Psikolojik iyi oluş, psikolojik sağlamlık, iyimserlik, şükran, özgecilik, sosyal ilgi, affedicilik, minnettarlık, özşefkat gibi pek çok kavramları daha çok hisseder olduk.
Dünya Sağlık Örgütü’ne göre (WHO, 2005) ruh sağlığı, insanların potansiyellerini gerçekleştirmesine, yaşam içerisinde stres ve kaygıyla mücadele etmesine, işinde verimli olmasına ve yaşadığı topluma katkı sunmasına yol açan iyi oluş durumudur. Seligman ve arkadaşları ise; eğitim, aile, gelişim, iş hayatı, yaşam gibi farklı konular üzerine de ruh sağlığı çalışmaları yapılması gerektiğini ifade etmiştir. Güçsüzlük, hasar, sorunlar üzerinde de durmak gerekmektedir. Fakat bunların üzerinde durmak sadece yetmemektedir. Güçlü yanları ortaya çıkarmak, özellikle bu güçlü yanların araştırılmasını sağlamak bizim için çok değerli ve önemli olacaktır.
Psikolojik danışma sürecinde çalışırken bir pozitif psikoloji uygulayıcısı olarak şunu görmekteyim; danışanlara olumsuz durum ve olayları anlatmasını istediğimizde çok rahat paylaşımlar gerçekleştirmektedir. Örneğin; '' Başıma şu geldi, şu sıkıntıyı yaşadım, bende bu özellik var, şu olumsuz özelliğim var'' gibi pek çok cümle kurabilmektedir. Size iyi gelen, iyi hissettiren acaba hangi güçlü yanlarınız ve özellikleriniz var? dediğimizde bir müddet düşünmeye başlamaktadırlar. Fakat olumsuz özelliklerini rahatlıkla ifade ediyorlar. Pozitif psikoloji ise bireylerdeki olumlu özelliklerin daha çok ortaya çıkmasını sağlamaktadır.
''İyi oluş'' kavramından söz edecek olursam; İyi bir yaşam nedir sizce? Yaşamın anlamı nedir? sorularını yöneltmek isterim. Psikolojik danışma sürecinde danışanlarım ile yaşamda anlam arama, varoluşsal sorunlar üzerine çalışmalar yapmaktayız. Psikolojik iyi oluş açısından baktığımızda insan temelde mutluluğu aramaktadır. Mutlu olmak istemektedir.
6 yaşındaki çocuk da oyuncaklarıyla mutlu olmak istemektedir. 70- 80 yaşındaki insanımız da mutlu olmak istemektedir. Psikolojik iyi oluş kavramını değerlendirdiğimizde sadece mutluluk vadetmemektedir. Psikolojik iyi oluş düzeyi artan insanların tabiri yerindeyse ruh sağlığı yüksektir veya en azından onu mutsuz etmez. Kendi yaşamını pozitif değerlendirme becerisi yüksek olduğu için iyi oluşu yüksektir. İyi oluş seviyesi yüksekse, ruh sağlığı da yüksektir ya da düşük değildir. İyi oluşun yüksekliği, kişiyi depresif durumlara, anksiyeteye ve nevrotik durumlara sokacak bir konuma getirmemektedir. Bununla beraber yaşamın kalitesi de yüksektir. İyi oluş kavramını değerlendirirken mutlulukla ruh sağlığı konularını bütüncül bir şekilde iyi olma hali olarak değerlendirmekteyiz. Bütüncül olarak değerlendirdiğimizde psikolojik iyi oluş, hedonik mutluluk değildir. Ruhsal ve bedendel keyif alma sürecimizdir.
Çevremize ruh sağlığı anlamında psikolojik iyi oluşu yüksek olan insanların hayatını gözlemlediğimizde neler görmekteyiz? Sorun ortaya çıktığında o sorunla ilgili baş etme potansiyel ve becerisi yüksek olduğunu söyleyebiliriz. Bu insanların ilişkileri pozitiftir. İyi oluşu yüksek olan insanların özellikleri birbirine çok yakındır. Kendini kabullenme potansiyelleri ve öz saygıları yüksektir. Yine anlam ve amaca sahiptirler. Yaşamı bir öğrenme süreci olarak görürler.
Pozitif Psikolojinin kurucusu Seligman, Psikolojik iyi oluşu PERMA modeliyle açıklamaktadır. PERMA modeli nedir? Bir teknik olarak başlı başına çalışıldığı zaman olumlu duygulardan bahsedilmektedir. Perma modelinde 5 alt boyut bulunmaktadır. Bu 5 alt boyut, psikolojik iyi oluşu yükselten unsurlardır. Bu 5 alt boyutu; olumlu duyguları, yaşama bağlılığı, olumlu ilişkileri, anlamı ve başarıyı yükselttiğiniz taktirde iyi oluş halinizi de yükseltebilirsiniz.
Ben ne için yaşıyorum, benim yaşamımın gayesi ne, neden varım? sorularına vereceğiniz yanıtlar sizi nereye götürmektedir? Temel mesele burasıdır. Bu sorulara verceğiniz yanıtlar kişiyi iyi oluş anına getirmektedir. Yaşamda anlamla ilgili ne kadar kaynağınız var ise psikolojik iyi oluşunuz o kadar artacaktır. Hayat kendi başına kişiye anlam sunmamaktadır. Herkese sahip olduğu hayatın anlamını bulabileceği fırsatları sunmaktadır. Kişinin kendi yaşamına özgü anlamları, yaşamın kırılma noktalarında daha çok ortaya çıkmaktadır. Kırılma noktaları, kişiyi hayata çok farklı açılardan bakmaya yöneltir.
İlişki insana iyi gelmektedir. İnsan, anne karnından başlayarak dünyaya gelir gelmez bir ilişki yaşamaktadır. İlişkilerimiz bizi nasıl etkiliyor. Anne ve babamız, eşimiz, çocuğumuz, arkadaşımız, evren, doğa, Allah… Kimlerle nasıl bir ilişki içindesiniz? Pozitif ilişkiler insana iyi gelmektedir. Uzun süren psikolojik problemlerin temelinde sorunlu ilişkiler yatmaktadır. Diğer taraftan olumlu duygular artarsa olumsuz duygular azalır. Kendi yaşamımıza bakacak olursak acaba kendi hayatımızda olumlu duygulara yer veriyor muyuz? Olumsuz duygulara mı daha fazla alan açmaktayız? Olumsuz duygular fazlaysa bu kez olumlu duygular azdır. Olumlu duyguların azalması iyi oluşun düşmesi anlamına gelebilir. Öfkeyi sıfıra çekelim, kaygılanmayalım, hüzünlenmeyelim, korkmayalım gibi bir anlam ifade etmemekteyiz. Öke duygusu yüksek olduğu için psikolojik destek almak istediğini ifade eden danışanlar için; olumlu duygular gibi olumsuz duyguların da insan doğası için var olduğunu belirtmekteyiz. Her duygunun bir veriliş gayesi vardır. Korkuyu tamamen kaldırmayı deneyelim. Çok yaşayamayız. Korku bizi ayakta tutan temel dinamiktir. Ancak korku işlevselliği bozuyorsa problem yaratmaktadır. Elbette öfkelenebilir, korkabilir, mutlu olmak ve güven duymak isteriz. Keyif almak, cesur olmak, sevinç içinde olmak isteriz. Bu duyguların varlığı önemli ilişkilerimizi onarmaktadır. Bu duygular birbirleriyle ilişkidir. Duygular ilişkilerimizi etkilemektedir. Örneğin; güven duymazsanız ilişkiniz bozulabilir.
Kişiler psikolojik danışmaya iyi oluşumlarını arttırmak için gelmektedirler. Sadece sorunu çözmek için değil. Pozitif psikoloji bakış açısıyla belirtmek gerekirse sadece sorun çözmelerine yardımcı olmuyoruz. Psikolojik iyi oluşlarını arttırma konusunda ruh sağlığı uzmanları olarak kaynak olmaktayız.
Beni dinlediğiniz için çok teşekkür ederim.